29 Mayıs 2015 Cuma

UMUT TACİRLİĞİNİN ÖNÜ AÇILDI
Sağlık Bakanlığı, 27 Ekim 2014 tarihinde “Geleneksel ve Tamamlyıcı Tıp Uygulamaları” adında bir yönetmelik yayımladı. Bakanlık, yönetmelik ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları için kurulan araştırma merkezlerinde tedavilerin yapılacağını belirtti. Bu yönetmelikle birlikte “sülük tedavisi, akapuntur tedavisi, lavra tedavisi” gibi tedaviler yasal uygulama haline geldi. Bu uygulamaların tıp alanına etkileri, sakıncaları, uygulanabilir yöntemleri hakkında Antalya Tabip Odası Başkanı Profesör Doktor Ertan Yılmaz ile görüşme gerçekleştirdik.
İdeolojik boyutu var
 Sağlık Bakanlığı’nın önünü açtığı bu uygulamaları bir karikatür örneğiyle anlatarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Ertan Yılmaz şunları söyledi: “Bir karikatür vardır internet ortamında… Karikatürde, binlerce yıl önce hastaya al bu otu çiğne deniyor. Daha sonraki yıllarda bu ot olmaz, al bu iksiri iç deniyor. İksir işe yaramayınca al bu büyüyü, muskayı kullan denilir. Çağ değişmiştir ve tıp gelişmiştir; hastaya bu büyü olmaz al bu hapı iç denir. Daha sonra gelişen tıp ile modern görünümlü bir hekim, ‘Bu hap yaramaz bu genetik tedavi ve aşıyı uygula’ der. O kadar yıl ve gelişen tıptan sonra biri çıkar, çağlar öncesine geri dönerek tekrar al bu otu çiğne der. Olayın ideolojik boyutu derken bunu kastediyorum.”
Biz bilimsel araştırmaları referans alırız
Prof. Dr. Yılmaz, bilimsel veriler üzerinden konuşmak istediklerini ve tıp alanında tüm dünyada her gün on binlerce çalışma ve araştırmanın çıktığını ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: “İlaçlarla, hastalıklarla, tanı yöntemleriyle ilgili farklı farklı bilimsel çalışmalar yapılır. O çalışmaların hepsine biz evet doğrudur şeklinde yaklaşmayız. O çalışmalar havuzda birikir ve sonra işin uzmanı olan ekipler alanlarına göre bu çalışmaların tedavi edici etkilerini karşılaştırarak araştırırlar. Daha sonra bu araştırmalarla çalışmalar kendi içerisinde derecelendirilirler. Sonra ‘çift kör plasebo kontrolü’  yapılır. Yani bu şu demektir: hastanın kullandığı ve doktorun verdiği ilacı bilmiyor olması; gerçek ilacın yanında dış görünümü aynı olan boş maddenin bir çalışma sonrası verilmesi ve bir başka hakemin ‘şu gruba bu ilacı vermişsiniz ve bu gruba boş ilaç vermişsiniz, bunların sonucu şudur’ diye istatistik ortaya koymasıdır. Bu en değerli çalışmadır. Hasta sayısı yüksekse onun kanıt değeri daha yüksektir. Sonrasında kontrollü çalışmalar vardır. Daha sonra ben bu ilacı kullandım ama kontrolü yok diye nitelendirilen tedavinin kanıt değeri daha zayıftır. Yani tıp alanında bir ilacın tedavi olarak kabul edilme aşaması ciddi ve çalışma gerektiren aşamalardan oluşur.”
“Komşum içti iyi oldu” anlayışı kabul edilemez
Yönetmelik ile sonuçları henüz kanıtlanmayan tedavilerin uygulanır hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Bir kişinin üzerinde denenen ve iyi sonuç verdi diye tedavi olarak kabul edilen yöntem doğru değildir, ‘Komşum içti iyi oldu’ anlayışı kabul edilemez” dedi. Konuyu daha detaylandıran Ertan Yılmaz şu noktalara dikkat çekti: “Örneğin avokado yaprağı kaynatılarak hastaya suyunu içirdik iyi oldu diye avokado yaprağının kaynatılması tedavi olarak kabul edilemez. Siz bu uygulamayı birden çok kişi üzerinde denemeniz ve avokado yaprağının suyu yanında avokado kokusunu içeren başka bir su vererek denemeniz gerekiyor. Ancak birçok aşama ve veriden sonra sonuç olumlu olursa ve siz bu tedavinin uygulanış şeklini, yan etkilerini net olarak ortaya koyarsanız tedavi kabul edilebilir. Öğrenciye biz bunu anlatırız. Şu tedavide biz bu ilacı kullandık al sen de bunu kullan demeyiz. Araştırma, çalışma ve sonrasında kanıtlanmış verileri sunarız.”
Doktorlar sadist değil
Prof. Dr. Ertan yılmaz hiçbir hekimin hastası ızdırap çekerken, hastasına kullanmakta olduğu klasik ilaçlar çaresiz kaldığında alternatifini kullanmayalım demediğini ifade etti ve sözlerine şöyle sürdürdü: “Ancak bunun bir yöntemi, kontrolü ve bilimsel değeri vardır. Tedaviye kanıt değeri en yüksek olan ilaçtan başlarız ama tedavi gerçekleşmeyebilir. Sonra biraz daha güçsüz olan, makalelerin desteklediği diğer ilaçlara geçeriz. Bunlardan da sonuç alamayabiliyoruz ve bazen tükeniyoruz. Her hastalığın çaresi var diyemiyoruz, çaresiz kaldığımız zamanlar olabiliyor. O aşamada yurt dışında şu aşamada şu ilaç kullanılmıştır, bu ilacı kullanmak istiyoruz diye Sağlık Bakanlığı’ndan onay da istediğimiz oluyor. Hastam benim gözümün önünde acı çekerken ben, alternatif bir tedavi yöntemi var ise onu bilerek vermemezlik edemem. Ama verirken bilimsel kanıtlara dayalı olmak isterim. Yani kanıt değeri yüksek bir tedavi var iken diğer tedaviye yönelmem. Hekimlikte en önemli nokta hastanı tedavi edemiyorsan zarar verme anlayışıdır.”
Umut tacirliği yapılıyor
Yanlış tedavilerden dolayı hastaların hastanelere şiddetli kötüleşmiş vaziyette geldiklerini belirten Dr. Yılmaz, kötü uygulamaları şu şekilde ifade etti: “Akıl almaz uygulamalar deneniyor. Mesela domuz ödünün ve karaciğerinin, kirpinin etinin, tavuk dışkısının tedavi olarak kullanılması gibi uygulamalarla karşılaşıyoruz. Yani bizim karşılaştığımız uygulamaları aklınız almaz. Keşke Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı uygulamalar bunlarla sınırlı kalsa. Bunların birçoğunun bilimsel kanıtı yokken öne çıkarılması çok tuhaf. Biz birçok hastaya bilimsel olarak kanıtlanmış ilaçları reçete edemezken, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu bu ilaçlara izin vermezken anlaşılmaz bir şekilde bilimsel değeri tartışılır, kanıtı henüz olmayan veriler uygulanabilir hale getiriliyor. Bunu ‘Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp’ diyerek uygulamalara izin verirseniz umut tacirliği yaparsınız.”
Denetim yapamazlar, bu sözde kalır
“Üniversitelere araştırma desteklerini sıfırlatanlar ne değişti de ‘Araştırma Merkezi’ adında bu alana kaynak sağlıyor anlaşılır gibi değil” dedi ve şöyle devam etti: “İnsanlar oraya ‘bana istediğiniz kadar sülük yapıştırın, beni istediğiniz gibi tedavi edin’ diyerek denek olarak mı gidecek oraya? Şu an birçok kuaförün elinde ‘tıbbi cihaz’ oyuncak edilmiş durumda. Kuaförler lazer cihazını kullandıklarını afişlerle, internet reklamlarıyla bir nevi kendi kendilerini ihbar ederek kullanırken, bunlara herhangi bir önlem alınmazken, bunlar denetlenemiyorken o merkezlerin denetlenebilmesi bana komik geliyor. Denetleyeceğim demek çok kolay ancak söylemekle sonuç alınamıyor. Ayrıca bakanlık izin verdi diye geleneksel adı altında ‘kanseri tedavi ediyoruz’ şeklinde asılan afişler daha da çoğalacak. Siz denetim altına almıyorsunuz sadece bu işi kullanıp halkın umutlarını istismar edenlerin önünü açıyorsunuz.”
Gelin bilimsel veriler eşliğinde yapalım
Hekimlerin, bilim insanları tedavi seçeneklerini araştırırken doğan etkilendiklerini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz şunları ifade etti: “Sağlık Bakanlığı bu uygulama yaparken uzmanlara sormamasına rağmen biz dermatoloji hekimleri olarak oturduk ve ‘Böyle şeyler yapılıyor, bilimsel değerleri var mı?’ diye rapor hazırladık. Fizik tedaviciler, kardiyologlar, onkologlar ayrı ayrı raporlar hazırladılar ve hepsi Türk Tabipler Birliği tarafından toplanıp Sağlık Bakanlığına gönderildi ve denindi ki ‘Bakın siz çalışıyorsunuz ama böyle bilimsel veriler var. Biz o verileri inkar etmiyoruz. Gelin beraber çalışalım ve şunlar şu şekilde yapılır diye bir hekim imzası kayalım’ denildi ama yanıt alınmadı.”
İlaç zehirdir, herkes hastaya kullanamaz

Hekimin bilgisi dışında alınan her maddenin istenmeyen sonuçlara yol açacağını belirten Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle bitirdi: “İlaç zehirdir… İlaç belli dozda tedavi eder, biraz fazlası zehirdir. Zehirden ilacı ayıran faktör maddenin ayarlanan dozudur. Yılan zehri de ilaçtır. Bu zehrin ölçülü dozu bilimsel verilerle belirlenir. Ciddi çalışmalar sonucu ortaya çıkar. Bunlar hekimlerin konusudur ve bizler bu maddelerin yan etkilerini biliriz ve kontroller altında hastalara veririz. Kontrol haricinde alınan maddeler insanlara zarar verir. Bırakalım hekimler işlerini yapsınlar.”
Prof. Dr Ertan Yılmaz
Hekimliğe 1983 yılında başladı.1989 yılında uzmanlığı aldı. 25 yılı aşkın bir süredir Dermatoloji bölümünde görev yapmaktadır. Akdeniz Üniversitesinde 1992’den itibaren Öğretim Görevlisi olarak görev yapmaktadır. Türk Dermatoloji Derneği (TDD) başkanlığını yapmakta olan Yılmaz aynı zamanda Antalya Tabip Odası başkanlığını yürütüyor. Türk Tabipler Birliği çatısı altında bir arada olan tüm uzmanlık derneklerinin eşgüdümünü, birlikte çalışmasını, uyumunu sağlayan Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu’nun Yürütme Kurulu Üyesi olan Yılmaz, Akdeniz Üniversitesi dermatoloji bölümünde görevini sürdürmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder