UMUT TACİRLİĞİNİN ÖNÜ
AÇILDI

İdeolojik boyutu var
Sağlık Bakanlığı’nın
önünü açtığı bu uygulamaları bir karikatür örneğiyle anlatarak sözlerine
başlayan Prof. Dr. Ertan Yılmaz şunları söyledi: “Bir karikatür vardır internet
ortamında… Karikatürde, binlerce yıl önce hastaya al bu otu çiğne deniyor. Daha
sonraki yıllarda bu ot olmaz, al bu iksiri iç deniyor. İksir işe yaramayınca al
bu büyüyü, muskayı kullan denilir. Çağ değişmiştir ve tıp gelişmiştir; hastaya
bu büyü olmaz al bu hapı iç denir. Daha sonra gelişen tıp ile modern görünümlü
bir hekim, ‘Bu hap yaramaz bu genetik tedavi ve aşıyı uygula’ der. O kadar yıl
ve gelişen tıptan sonra biri çıkar, çağlar öncesine geri dönerek tekrar al bu
otu çiğne der. Olayın ideolojik boyutu derken bunu kastediyorum.”
Biz bilimsel
araştırmaları referans alırız
Prof. Dr. Yılmaz, bilimsel veriler üzerinden konuşmak
istediklerini ve tıp alanında tüm dünyada her gün on binlerce çalışma ve
araştırmanın çıktığını ifade etti ve sözlerine şöyle devam etti: “İlaçlarla,
hastalıklarla, tanı yöntemleriyle ilgili farklı farklı bilimsel çalışmalar
yapılır. O çalışmaların hepsine biz evet doğrudur şeklinde yaklaşmayız. O
çalışmalar havuzda birikir ve sonra işin uzmanı olan ekipler alanlarına göre bu
çalışmaların tedavi edici etkilerini karşılaştırarak araştırırlar. Daha sonra
bu araştırmalarla çalışmalar kendi içerisinde derecelendirilirler. Sonra ‘çift
kör plasebo kontrolü’ yapılır. Yani bu
şu demektir: hastanın kullandığı ve doktorun verdiği ilacı bilmiyor olması;
gerçek ilacın yanında dış görünümü aynı olan boş maddenin bir çalışma sonrası
verilmesi ve bir başka hakemin ‘şu gruba bu ilacı vermişsiniz ve bu gruba boş
ilaç vermişsiniz, bunların sonucu şudur’ diye istatistik ortaya koymasıdır. Bu
en değerli çalışmadır. Hasta sayısı yüksekse onun kanıt değeri daha yüksektir.
Sonrasında kontrollü çalışmalar vardır. Daha sonra ben bu ilacı kullandım ama
kontrolü yok diye nitelendirilen tedavinin kanıt değeri daha zayıftır. Yani tıp
alanında bir ilacın tedavi olarak kabul edilme aşaması ciddi ve çalışma
gerektiren aşamalardan oluşur.”
“Komşum içti iyi
oldu” anlayışı kabul edilemez
Yönetmelik ile sonuçları henüz kanıtlanmayan tedavilerin
uygulanır hale geldiğini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Bir kişinin üzerinde
denenen ve iyi sonuç verdi diye tedavi olarak kabul edilen yöntem doğru
değildir, ‘Komşum içti iyi oldu’ anlayışı kabul edilemez” dedi. Konuyu daha
detaylandıran Ertan Yılmaz şu noktalara dikkat çekti: “Örneğin avokado yaprağı
kaynatılarak hastaya suyunu içirdik iyi oldu diye avokado yaprağının
kaynatılması tedavi olarak kabul edilemez. Siz bu uygulamayı birden çok kişi
üzerinde denemeniz ve avokado yaprağının suyu yanında avokado kokusunu içeren
başka bir su vererek denemeniz gerekiyor. Ancak birçok aşama ve veriden sonra
sonuç olumlu olursa ve siz bu tedavinin uygulanış şeklini, yan etkilerini net
olarak ortaya koyarsanız tedavi kabul edilebilir. Öğrenciye biz bunu anlatırız.
Şu tedavide biz bu ilacı kullandık al sen de bunu kullan demeyiz. Araştırma,
çalışma ve sonrasında kanıtlanmış verileri sunarız.”
Doktorlar sadist
değil
Prof. Dr. Ertan yılmaz hiçbir hekimin hastası ızdırap
çekerken, hastasına kullanmakta olduğu klasik ilaçlar çaresiz kaldığında alternatifini
kullanmayalım demediğini ifade etti ve sözlerine şöyle sürdürdü: “Ancak bunun
bir yöntemi, kontrolü ve bilimsel değeri vardır. Tedaviye kanıt değeri en yüksek
olan ilaçtan başlarız ama tedavi gerçekleşmeyebilir. Sonra biraz daha güçsüz
olan, makalelerin desteklediği diğer ilaçlara geçeriz. Bunlardan da sonuç
alamayabiliyoruz ve bazen tükeniyoruz. Her hastalığın çaresi var diyemiyoruz,
çaresiz kaldığımız zamanlar
olabiliyor. O aşamada yurt dışında şu aşamada şu ilaç kullanılmıştır, bu ilacı
kullanmak istiyoruz diye Sağlık Bakanlığı’ndan onay da istediğimiz oluyor.
Hastam benim gözümün önünde acı çekerken ben, alternatif bir tedavi yöntemi var
ise onu bilerek vermemezlik edemem. Ama verirken bilimsel kanıtlara dayalı
olmak isterim. Yani kanıt değeri yüksek bir tedavi var iken diğer tedaviye
yönelmem. Hekimlikte en önemli nokta hastanı tedavi edemiyorsan zarar verme
anlayışıdır.”
Umut tacirliği
yapılıyor
Yanlış tedavilerden dolayı hastaların hastanelere şiddetli
kötüleşmiş vaziyette geldiklerini belirten Dr. Yılmaz, kötü uygulamaları şu
şekilde ifade etti: “Akıl almaz uygulamalar deneniyor. Mesela domuz ödünün ve
karaciğerinin, kirpinin etinin, tavuk dışkısının tedavi olarak kullanılması
gibi uygulamalarla karşılaşıyoruz. Yani bizim karşılaştığımız uygulamaları
aklınız almaz. Keşke Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı uygulamalar bunlarla
sınırlı kalsa. Bunların birçoğunun bilimsel kanıtı yokken öne çıkarılması çok tuhaf.
Biz birçok hastaya bilimsel olarak kanıtlanmış ilaçları reçete edemezken,
Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu bu ilaçlara izin vermezken
anlaşılmaz bir şekilde bilimsel değeri tartışılır, kanıtı henüz olmayan veriler
uygulanabilir hale getiriliyor. Bunu ‘Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp’ diyerek
uygulamalara izin verirseniz umut tacirliği yaparsınız.”
Denetim yapamazlar,
bu sözde kalır
“Üniversitelere araştırma desteklerini sıfırlatanlar ne
değişti de ‘Araştırma Merkezi’ adında bu alana kaynak sağlıyor anlaşılır gibi
değil” dedi ve şöyle devam etti: “İnsanlar oraya ‘bana istediğiniz kadar sülük
yapıştırın, beni istediğiniz gibi tedavi edin’ diyerek denek olarak mı gidecek
oraya? Şu an birçok kuaförün elinde ‘tıbbi cihaz’ oyuncak edilmiş durumda.
Kuaförler lazer cihazını kullandıklarını afişlerle, internet reklamlarıyla bir
nevi kendi kendilerini ihbar ederek kullanırken, bunlara herhangi bir önlem
alınmazken, bunlar denetlenemiyorken o merkezlerin denetlenebilmesi bana komik
geliyor. Denetleyeceğim demek çok kolay ancak söylemekle sonuç alınamıyor. Ayrıca
bakanlık izin verdi diye geleneksel adı altında ‘kanseri tedavi ediyoruz’
şeklinde asılan afişler daha da çoğalacak. Siz denetim altına almıyorsunuz
sadece bu işi kullanıp halkın umutlarını istismar edenlerin önünü açıyorsunuz.”
Gelin bilimsel
veriler eşliğinde yapalım
Hekimlerin, bilim insanları tedavi seçeneklerini
araştırırken doğan etkilendiklerini söyleyen Prof. Dr. Yılmaz şunları ifade
etti: “Sağlık Bakanlığı bu uygulama yaparken uzmanlara sormamasına rağmen biz
dermatoloji hekimleri olarak oturduk ve ‘Böyle şeyler yapılıyor, bilimsel
değerleri var mı?’ diye rapor hazırladık. Fizik tedaviciler, kardiyologlar,
onkologlar ayrı ayrı raporlar hazırladılar ve hepsi Türk Tabipler Birliği
tarafından toplanıp Sağlık Bakanlığına gönderildi ve
denindi ki ‘Bakın siz çalışıyorsunuz ama böyle bilimsel veriler var. Biz o
verileri inkar etmiyoruz. Gelin beraber çalışalım ve şunlar şu şekilde yapılır
diye bir hekim imzası kayalım’ denildi ama yanıt alınmadı.”
İlaç zehirdir, herkes
hastaya kullanamaz
Hekimin bilgisi dışında alınan her maddenin istenmeyen
sonuçlara yol açacağını belirten Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle bitirdi:
“İlaç zehirdir… İlaç belli dozda tedavi eder, biraz fazlası zehirdir. Zehirden
ilacı ayıran faktör maddenin ayarlanan dozudur. Yılan zehri de ilaçtır. Bu zehrin
ölçülü dozu bilimsel verilerle belirlenir. Ciddi çalışmalar sonucu ortaya
çıkar. Bunlar hekimlerin konusudur ve bizler bu maddelerin yan etkilerini biliriz
ve kontroller altında hastalara veririz. Kontrol haricinde alınan maddeler
insanlara zarar verir. Bırakalım hekimler işlerini yapsınlar.”
Prof. Dr Ertan Yılmaz
Hekimliğe 1983 yılında başladı.1989 yılında
uzmanlığı aldı. 25 yılı aşkın bir süredir Dermatoloji bölümünde görev
yapmaktadır. Akdeniz Üniversitesinde 1992’den itibaren Öğretim Görevlisi olarak
görev yapmaktadır. Türk Dermatoloji Derneği (TDD) başkanlığını yapmakta olan
Yılmaz aynı zamanda Antalya Tabip Odası başkanlığını yürütüyor. Türk Tabipler
Birliği çatısı altında bir arada olan tüm uzmanlık derneklerinin eşgüdümünü,
birlikte çalışmasını, uyumunu sağlayan Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu’nun
Yürütme Kurulu Üyesi olan Yılmaz, Akdeniz Üniversitesi dermatoloji bölümünde
görevini sürdürmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder