KOKU EŞİĞİNİZİ ÖLÇTÜRDÜNÜZ MÜ?
Koku 5 duyu organımızdan birisi... Dış
ortamla iletişimimizi sağlar, o ortamda bulunup bulunmayacağımıza karar
vermemize yarar. Bu yüzden en dış moleküllerimizden, içimizdeki üremeyle ilgili
moleküllere kadar tüm yapılanma içerisinde kimyasal sinyal algısı düzenlenmiş
ve bu sperm hücresinde de, yumurta hücresinde de görülebilir. Koku duyusunun
bileşenlerine baktığımızda, Kulak Burun Boğaz (KBB) alanında incelenen organ
burundur. Hepimiz burun bir nefes alma organıdır deriz ama burnun koku alma
organı olduğunu unuturuz. Burunla başlayan koku alma mekanizması beynin koku
alma bölüme giderek son bulur. Bu noktada dikkat edilecek husus, koku kaybının
nelere yol açacağıdır. Bu konuda Opr. Dr. Aytuğ Altundağ ile görüştük ve koku
kaybının pek çok hastalığın belirtisini taşıdığını gördük.
Koku duyusunun kaybına baktığımızda da
görme bozukluğu olan bireyin, görme bozukluğu var demek için onun tamamen görme
engeli olmasını beklemeyiz. Koku duyusunun da hangi seviyede bozulduğu
önemlidir. Kokudaki kayıpların oranına göre de çeşitli hastalıklar öncesinde
tahmin ediliyor. Özellikle alerjiyle ilgili hastalıklar veya nörolojik hastalıklar,
alzeimer, parkinson gibi hastalıkları öncesinde farketmek çok mümkün.
Koku kaybının yaşandığı dönemde tat alma
duyumuzu da kaybettiğimiz söyleyen Aytuğ Altundağ sözlerine devam etti: "
Özellikle nezle veya grip olduğumuzda ağzımızın tadının tuzunun olmadığından
bahsederiz. Çünkü kokusunu alamadığımız yiyeceklerin hepsini tadı aynıymış gibi
gelir. Kokuyla tadın birleştiği bölüm lezzettir. Lezzetle tadı ayırmak
gerekiyor. 5 temel tat duyumuz vardır. Bunlar ekşi, tatlı, tuzlu, acı ve umami
tatdır.Bir japon araştırmacı tarafından bulunan umami tat Çin ve Japon
mutfaklarındaki yemeklerin tatlarını tanımlayan bir duyudur. Siz karabiberle
tarçını farklı bir lezzet algısıyla algıladığınızda orada aromatik tadın algısını
yaşıyor olursunuz. İşte burada koku devreye girer. Her molekülün bir kimyasal
dizilimi vardır. Her dizilimde beynimize farklı koku çağrışımları olur. O yüzden
nezle veya grip olduğumuzda koku algımız azalmışsa, yediğimiz yemeklere daha
çok tuz, şeker katmaya çalışırız."
Geniz eti ameliyatının iştah açtığına değinen
Altundağ "Çocuklarda geniz eti çok önemlidir. Geniz eti burnun arka boşluğundaki
bölmeyi tıkayarak çocukların lezzet algısını bozar ve aynı zamanda iştah
düzeyini bozar. O yüzden geniz eti ameliyatı yaptığımız zaman çocukların iştahı
daha çok açılır. Çünkü değişik lezzetleri tatmış olur. Aynı şekilde burun
hastalığı olan insanlarda ameliyat öncesi ve sonrası iştahlarında değişmeler
olur." sözlerini kaydetti.
KOKU KAYBI BAŞKA HASTALIKLARIN HABERCİSİ
Koku kaybı yaşayan hastalar, koku kaybı
yaşadığını belirli bir dereceden sonra algıyabiliyor. Bu durumun geç
farkedilmesi çeşitli hastalıkların sinyalinin erken teşhis edilmemesine neden
oluyor. "Ben koku alıyorum diyen bir çok insan, test yaptığımızda koku
bozukluğu yaşadığı ortaya çıkıyor. İlk olarak cinsiyete göre koku skorları
farklıdır. Kadınlar daha iyi koku alırlar. Özellikle adet dönemlerinde bu oran
artar. İkincisi yaşa göre koku alma seviyemiz değişir. Yaşın artmasıyla
birlikte koku kaybımız oldukça azalır. İnsanlar kokuları karıştırabilir ya da
koku algısı yoktur. Kokuları karıştırmak daha çok psikolojik ve nörolojik
hastalıkların belirtisi olabilir. Mesela parkinson hastaluğından 4 yıl önce
hasta koku kaybı yaşamaya başlar. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Psikolojik
hastalıklarda da bu ayrıntıyı yaşıyoruz. Mesela, şizofreni rahatsızlığında,
hasta, olmayan kokuları algılayabiliyor. Ortamda hiç koku yokken koku algıladığını
söyleyebiliyor veya kötü koku algıladığını söyleyebiliyor. Bu yüzden koku algısında
bozukluk varsa, hasta başka hastalıkların sinyalini veriyor. Özetle koku kaybı
başka hastalıkların habercisi olabilir."
Hiç koku almayan bir bireyin, yaşamında
karşılaşacağı hayati tehlikelere dikkat çeken Altundağ, " Koku bizim
beslenme davranışlarımızı, çevresel kaçınma davranışlarımızı düzenliyor. Yani
hiç koku alamayan bireyin evinde yangın riski daha fazladır. Doğal gaz kaçağını
farkedememesi gibi hayati problemler yaşanabiliyor. Aynı zamanda bizim sosyal
davranışlarımızı düzenliyor. Çünkü koku almadığımızda kendi kokumuzu da algılayamayız.
Kendi kokumuzu algılayamadığımız zaman temizlik kaygısı gibi sorunlarla sosyal
ortamlarda kendimizi yetersizmiş gibi hissederiz. İnsanlar genelde bu durumu
kabul ediyorlar ve diğer duyularını kaybetmekten daha geride bir duyu olarak
düşündükleri için bununla yaşamayı kabul ediyorlar. Tabii koku kaybının nedeni
olan hastalıkların teşhisi de güçleşiyor.
Kafa travmaları en sık koku kaybının
yaşandığı olaydır. Bu nedenle hastaların geçmiş yaşantılarında böyle bir
durumla karşılaşıp karşılaşmadıkları önemlidir.
Koku kaybı yaşayanların, bu sorunun
üstüne giderek aşılabileceğini söyleyen Altundağ " Koku kaybı yaşayan
insanlar, bunun eksikliğini çok fazla yaşıyor. Koku almak keyif verir. Sevdiğimiz
bir kokuyu algıladığımızda anılarımıza geri dönüyoruz. Koku kaybı yaşayanların
gün içerisinde koku egzersizi yapmalıdır.
2 yıl boyunca koku alamayıp, bir süre sonra koku almaya başlayabilirler. Bunun
içinde koku mekanizmasını çalıştırmak gerekiyor. Mesela bir görme tembelliği
var. Bunun için çalışan gözü kapatıp diğer gözün çalışması için egzersiz yapılır.
Aynı şekilde burnu da sürekli aktive etmek, koku sinyalini göndermek lazım.
Mesela uyku problemi olan hastalarıma, gece yatmadan önce rahatlatıcı kokular
koklatıyorum. Böylece gece uykuları daha sağlıklı ve kaliteli oluyor. Bu durum
sakinleşme ve akciğer mekanizmlarının gelişmesini sağlıyor." diye ifade
etti.
Koku testlerinin önemini vurgulayan
Altundağ, koku eşiğinin ölçülmesinin önemli olduğunu ifade etti. Koku kaybı
yaşadığını fark etmek önemli bir ayrıntıdır. Bunun için koku eşiği testinin her
bireyin yapması gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder