EYVAH
FOMO OLDUM!
Sosyal
medyada ne kadar faalsiniz? Günde kaç saatinizi internete ayırıyorsunuz? Bazen
internette sörf yapmak, günlük aktivitelerinize engel oluyor mu? Eğer bu
sorulara verdiğiniz cevaplar sizi korkutuyorsa, siz de Fomo'ya
yakalanabilirsiniz.
Herkes, çevresindeki
insanların nerede ne yaptığını merak eder, düşüncelerini sorgular ve öğrenmek
ister, hayatlarındaki değişimleri görmek ister. Bu insanın motivasyonunu
etkilese de, zamanla hızlanan bilgi akışı takip ettiğimizden daha fazlasını
kaçırır hissine kapılmamıza neden oldu.
FOMO gelişmeleri
kaçırma korkusu olarak tanımlanıyor. Bu hastalık üzerine Prof.Doc.Dr Nevzat
Tarhan'la bir röportaj hazırladık. Nevzat
Tarhan 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi.
1982 yılında GATA'da psikiyatri uzmanı oldu. Şuan nöropsikiyatri alanında
görevini yürütmekte.
Nevzat Tarhan FOMO
hastalığının "gelişmeleri kaçırma korkusu" olarak tanımlıyor. Ancak
psikolojide böyle bir tanımlamanın olmadığını, FOMO'nun popüler psikoloji
tanımı olduğunu ifade etti. Özellikle 'nomofobi' olarak bilinen FOMO,
bağımlılık derecesinde telefon kullanma durumudur. Bu durumun insanın kontrol
duygusuyla ilgili korku durumu olduğunu söyleyen Tarhan “Her insanda bir
kontrol duygusu vardır. Nasıl fiziksel bütünlüğün kontrolü kaybolduğu
zamanlarda vücutta ağrı oluşuyorsa, psikolojik bütünlük de bozulunca korku
oluşuyor. Son teknolojik ilerlemelerle beraber toplumda, sanal alemde daha
fazla yer edinebilmek gibi bir kültür oluştu. Twitter’da yazdıkları retweet
yapılmayanlar, ‘Sanal ortamda yer alamadığım zaman kendimi kötü hissediyorum’
diyenler ya da Facebook’ta yeterince beğeni almayanlar kendilerini kötü
hissediyorlar. Çünkü kendilerini onaylanmamış ve kabullenilmemiş
hissediyorlar.” diye ifade etti.
Z kuşağında
daha fazla görülüyor
Teknolojinin
çok ilerlediği, iletişim araçlarının her gün yenilendiği günümüzde sosyal medya
bağımlılığı şeklinde sosyalleşen insanların 5-10 yıl içinde özel bir hastalığa
yakalanma ihtimalleri çok yüksek. Bu nedenle bilgisayarla fazla zaman
geçirenler, sanal dünyada sosyalleşen kişiler ileriki zamanlarda psikiyatrik
bir sendroma yakalanabilirler.
Genç kuşakta yaygın
olarak görülen FOMO'nun erkeklerde kadınlara göre daha sık rastlanıyor.
FOMO'nun Z kuşağında daha sık görüldüğünü söyleyen Tarhan "Z kuşağı; her şeyi kolay elde etmek istiyor. Bu kuşak,
özgürlüğüne tutkulu olan, hayatın zorluklarını çekmemiş, her şeyi kolay elde
etmiş bir kuşak. Sanal âlemi zevk olarak, ilgi alanı olarak seçiyorlar."
diye ifade etti.
Tarhan,
FOMO tüm meslek gruplarında sık görülebilecek bir hastalık ancak mesleği gereği
bilgisayarda vakit geçirmek zorunda olanların, bilgi işlemcilerin ve
yazılımcıların bu hastalığa yakalanma risklerinin yüksek olduğunu söyledi.
Tedavi sürecinde uygulanacak
yöntemlerden bahseden Tarhan, kişiye özel tedavi metotlarının uygulandığını
belirtti. FOMO olan hastalarının olduğunu belirten Tarhan tedaviden sonuç
alındığını şöyle ifade etti: "Tedavide sonuç alınıyor. Hekim ve danışan
uyumu çok önemli. Öncelikle uyumu önemsiyoruz. Sonrasında planlanan tedavi
ayakları uygulamaya sokularak kısa sürede sonuca ulaşılıyor."
Yüz Yüze İletişim Çok Önemli!
İnternetin hayatımıza
ne kadar etki ettiğini fark etmemiz çok önemli. Bunun dışında satın alma
duygusunu bastırmak ve iç mutluluğa kulak vermekte faydalı olabilir. İnsanın
sosyalleşmesine vurgu yapan Tarhan, sosyal medyadaki paylaşımlarımızı
azaltmamıza değinerek "Kişiler sadece sanal ortamlarda sosyalleşmemeli,
insan ilişkilerinde yüz yüze iletişim de çok önemli. Kişilerin tek ilgi alanları sadece
bilgisayar ve sanal ortam olmamalı… Kendilerine başka ilgi alanları bulmaları
gerekiyor. Doğa yürüyüşü, arkadaşlarla
vakit geçirme gibi aktivitelere katılmak da çok önemli… Yani mutlaka bilgisayar başından
kalkmak lazım. Bu bağımlılığa yakalanmamak için internet ya da bilgisayar
kullanımı kontrollü olmalı..." diyerek sözlerini sonlandırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder