29 Mayıs 2015 Cuma

            EYVAH FOMO OLDUM!
Sosyal medyada ne kadar faalsiniz? Günde kaç saatinizi internete ayırıyorsunuz? Bazen internette sörf yapmak, günlük aktivitelerinize engel oluyor mu? Eğer bu sorulara verdiğiniz cevaplar sizi korkutuyorsa, siz de Fomo'ya yakalanabilirsiniz.

Herkes, çevresindeki insanların nerede ne yaptığını merak eder, düşüncelerini sorgular ve öğrenmek ister, hayatlarındaki değişimleri görmek ister. Bu insanın motivasyonunu etkilese de, zamanla hızlanan bilgi akışı takip ettiğimizden daha fazlasını kaçırır hissine kapılmamıza neden oldu.
FOMO gelişmeleri kaçırma korkusu olarak tanımlanıyor. Bu hastalık üzerine Prof.Doc.Dr Nevzat Tarhan'la bir röportaj hazırladık. Nevzat Tarhan 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 1982 yılında GATA'da psikiyatri uzmanı oldu. Şuan nöropsikiyatri alanında görevini yürütmekte.
Nevzat Tarhan FOMO hastalığının "gelişmeleri kaçırma korkusu" olarak tanımlıyor. Ancak psikolojide böyle bir tanımlamanın olmadığını, FOMO'nun popüler psikoloji tanımı olduğunu ifade etti. Özellikle 'nomofobi' olarak bilinen FOMO, bağımlılık derecesinde telefon kullanma durumudur. Bu durumun insanın kontrol duygusuyla ilgili korku durumu olduğunu söyleyen Tarhan “Her insanda bir kontrol duygusu vardır. Nasıl fiziksel bütünlüğün kontrolü kaybolduğu zamanlarda vücutta ağrı oluşuyorsa, psikolojik bütünlük de bozulunca korku oluşuyor. Son teknolojik ilerlemelerle beraber toplumda, sanal alemde daha fazla yer edinebilmek gibi bir kültür oluştu. Twitter’da yazdıkları retweet yapılmayanlar, ‘Sanal ortamda yer alamadığım zaman kendimi kötü hissediyorum’ diyenler ya da Facebook’ta yeterince beğeni almayanlar kendilerini kötü hissediyorlar. Çünkü kendilerini onaylanmamış ve kabullenilmemiş hissediyorlar.” diye ifade etti.

 Z kuşağında daha fazla görülüyor
Teknolojinin çok ilerlediği, iletişim araçlarının her gün yenilendiği günümüzde sosyal medya bağımlılığı şeklinde sosyalleşen insanların 5-10 yıl içinde özel bir hastalığa yakalanma ihtimalleri çok yüksek. Bu nedenle bilgisayarla fazla zaman geçirenler, sanal dünyada sosyalleşen kişiler ileriki zamanlarda psikiyatrik bir sendroma yakalanabilirler. 
Genç kuşakta yaygın olarak görülen FOMO'nun erkeklerde kadınlara göre daha sık rastlanıyor. FOMO'nun Z kuşağında daha sık görüldüğünü söyleyen Tarhan "Z kuşağı; her şeyi kolay elde etmek istiyor. Bu kuşak, özgürlüğüne tutkulu olan, hayatın zorluklarını çekmemiş, her şeyi kolay elde etmiş bir kuşak. Sanal âlemi zevk olarak, ilgi alanı olarak seçiyorlar." diye ifade etti.
Tarhan, FOMO tüm meslek gruplarında sık görülebilecek bir hastalık ancak mesleği gereği bilgisayarda vakit geçirmek zorunda olanların, bilgi işlemcilerin ve yazılımcıların bu hastalığa yakalanma risklerinin yüksek olduğunu söyledi.

Tedavi sürecinde uygulanacak yöntemlerden bahseden Tarhan, kişiye özel tedavi metotlarının uygulandığını belirtti. FOMO olan hastalarının olduğunu belirten Tarhan tedaviden sonuç alındığını şöyle ifade etti: "Tedavide sonuç alınıyor. Hekim ve danışan uyumu çok önemli. Öncelikle uyumu önemsiyoruz. Sonrasında planlanan tedavi ayakları uygulamaya sokularak kısa sürede sonuca ulaşılıyor."

Yüz Yüze İletişim Çok Önemli!

İnternetin hayatımıza ne kadar etki ettiğini fark etmemiz çok önemli. Bunun dışında satın alma duygusunu bastırmak ve iç mutluluğa kulak vermekte faydalı olabilir. İnsanın sosyalleşmesine vurgu yapan Tarhan, sosyal medyadaki paylaşımlarımızı azaltmamıza değinerek "Kişiler sadece sanal ortamlarda sosyalleşmemeli, insan ilişkilerinde yüz yüze iletişim de çok önemli. Kişilerin tek ilgi alanları sadece bilgisayar ve sanal ortam olmamalı… Kendilerine başka ilgi alanları bulmaları gerekiyor.  Doğa yürüyüşü, arkadaşlarla vakit geçirme gibi aktivitelere katılmak da çok önemli…  Yani mutlaka bilgisayar başından kalkmak lazım. Bu bağımlılığa yakalanmamak için internet ya da bilgisayar kullanımı kontrollü olmalı..." diyerek sözlerini sonlandırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder